BINBOGA TARAFTARLARI
MARAS KATLIAMINI KINIYORUZ.
Bundan 28 yil önce, 20-26 aralik 1978 de Alevi-Kürdlere karsi Maras da barbarca bir katliam sergilendi.
300 küsürün üzerinde (olayin taniklari bu sayinin daha yüksek oldugunu söylüyor), kadin, çocuk, yasli demeden, savunmasiz insanlar dünyada esine ender rastlanacak bir vahsetle, barbarca öldürüldüler ve binlerce insan yaralandi.1500 küsür is yeri, ev, dükan yagmalanip yakilip yikildi. Öldürülen insanlarin çogu linc girisimleri ile çagdisi barbar yöntemlerle öldürüldüler. Katliami yeniden anmak insanin içini burkuyor. Onun için detayina inmeye içim elvermiyor. Onbinlerce insan vahsi hayvan güruhleri gibi ( bu benzetmeden dolayi hayvanlardan özür diliyorum) önceden belirlenen Alevi-Kürdlerin evlerine saldirip,insanlari ya linc ederek öldürdüler, yada evleri ile birlikte yaktilar. Bu katliamin kendisi çok önceden devlet tarafinda hazirlanip pilanlanmisti. Olaylarin basliyacagini, günler hatta haftalar öncesinde belli idi. Ancak kimse önlem almak için bir çaba harcamiyordu. Devletin kendisi isin icerisinde planlayicisi oldugu için, bazen seyirci gibi gözüküyordu, bazende saldirganlarla beraber Alevi-kürdlere saldiriyordu. Dönemin Maras CHP milletvekili Alevi-Kürt kökenli Hüseyin Dogan katliamdan hemen sora yapilan CHP grup toplantisinda, su görüsleri ifade etti: "Kahramanmaras ta olan bir savas degildir. Ic savasin silahli iki tarafi olur. Kahramanmaras ta olan bir katliamdir. Bunun adina anarsi denmez. Sag-sol çatismasida denmez. Bu, Alevi-Sünni çatismasi da degildir. Bunlar icinde aransa bile bu planli ve örgütlü bir fasist saldiridir. Cevre illerden Marasa getirilen katil cetelerine belli hedefler gösterilerek, her seyi hesaplanan bir planla yürürlüge konan bir Fasist eylemdir". (Belma Akcura, derin devlet oldu devlet,s.209-210) Yüzyillarca beraber yasadigin, kapi komsu oldugun, beraber oynadigin, okula gitigin insanlar günün birinde, gözü dönmüs insan yiginlari ile beraber evine, is yerine, sana, çocuklarina barbarca saldiriyor, tecavuz ediyor ve en vahsi bir yöntemle linc ediyor, yakip yikiyor. Resmi söylemlerde "kardes", "bin yildir Baris" içinde yasadigimiz, "esit haklara sahip oldugumuz", "ayni ülkenin vatandasi" oldugumuz her firsatta vurgulanirdi ve insanlarda buna inanmisti. Gerci tarih boyunca hiçbirzaman içli disli, birbirleri ile kaynasmamislardi. Aralarinda hep soguk bir mesafe vardi. Katliama ugrayan insanlarin yakinlari ve tesadüfen kurtulanlar, böyle bir katliami hicbir zaman akillarinda gecirmediklerini söylüyorlardi. Alevi-Kürdlerin bu iyiniyetli saf yaklasimlarindan dolayi katliama hazirliksiz yakalandilar ve bundan dolayi çok büyük bedeller ödediler. Bu insanlar silaha sarilmamislardi, kimsenin hakina tecavuz etmemislerdi, herhangi bir ayaklanma yapmamislardi, kendi içinde ve komsulariyla barisik yasamaya çalisiyorlardi. Hep kendi kendine soruyorlardi; neden bize bu katliam yapildi?. Bu zulum neden bize uygulaniyor? Ancak insanlar bu kentin daha önceleride böyle barbar katliamlari yasadigini, onbinlerce Ermenin öldürüldügünü biliyordu veya büyüklerinde duymuslardi, ne çabukda unutmuslardi?. Kentin içerisinde kentle özdeslesmis "kanli köprü", "kanli dere", "gavur gölü", "gavur dagi" gibi Ermenilerin katliamini ifade eden yerler vardir. Bundan dolayida yillarca içerisinde yasadigim ve kendimi orali his etmedigim bu kenti, yalniz Maras olarak ifade ediyorum. Sonradan önüne monte edilmis olan "kahraman" sifatini kabullenmedim ve kabullenmiyorum. Aslinda bu sifati zamaninda Alevi-Kürtler verdikleri mücadele ile hak etmislerdi, ancak baskalari bu mücadeleye, bu emege gelip kondu, tipki kendilerin topragina konuldugu gibi. Bu katliamin öncesi ve sömürgeci devletin planlari, uygulamalari vardir. Bunlari daha önceki bir makalemde 04.Mayis 06 da "Pazarcikli olmak ve sorumlulugunu tasimak" da detayli ifade etmistim. Yinede burda bazilarina kisaca deginmek istiyorum. Söyle diyordum: "Türk devleti Dersim ve Koçgiri hareketinden sonra Firat nehrinin bati yakasini Kürtsüzlestirmek ve asimile etmek için bir dizi proje üretti". Bu Projelerin baslicalari " sark islahat planidir" (detayli bilgi için M.Bayrak Kürdoloji belgeleri 11 s.458-460). Buna benzer bir dizi proje daha vardir. Örnegin "2510 sayili mecburi iskan kanunu", ismet inöninin "Kürd raporu (1934)".Devletin bölgeyi Kürtlerden arindirma politikasi uzun yillar üzerinde çalisilmis bir proje ve bu proje bölge insanlarinin gücünü asan durumdaydi". Bu makalemde, Elbistanda 1964-65 de Alevi-Kürtlere yönelik devlet desdekli provakasiyonlara, daha sonra 1973-76 Pazarcikdaki provakasiyon girisimlerine detayli bir sekilde deginiyorum. Ilgi duyan internetten indirib okuyabilir. Makalemin bir yerinde aynen söyle ifade ediyorum: "Cünkü, bölge Alevi-Kürd potansiyeli ile devletin gözünde dagitilmasi gereken düsman bir yer, stratejik konumu geregi de gelecekte olasi bagimsiz bir Kürdistanin Akdenize açilan nefes borusu olabilir. Bu Türk devleti için hayati bir olgu ve potansiyel bir tehlike idi. Bu tehlikenin bertaraf edilmesi gerekiyordu. Iste yapilanda buydu". Bir tarafda baski ve sindirme politikasi ile kürtler göçe zorlanirken diger tarafdan 90 yillardan sonra Pazarcik ovasina her biri 300 hanelik iki türk köyü yerlestirildi. Maras katliamin habercisi olan olaylar daha önce vukubulmustu. 7 nisan 1978 de Ankarada, Malatya belediye baskani Hamid Fendogluna gönderilen bombali paketin bir esi, ayni gün, Pazaracik CHP ilce baskani Memis Özdala gönderildi. Hamid Fendoglu paketi açar ve bomba patlar, kendisi iki çocugu ile beraber ölür ve ondan sonra Malatya olaylari patlak verir. Ancak, Alevi-Kürd kökenli Memis Özdal paketden süphelenir ve almaz. Postahanedeki memurlar paketi açar ve bir memur ölür biride agir yaralanir. Asiret lideri olan Memis Özdal eger paketi açmis olsaydi, olaylar o zaman basliyacakti, ancak beklenilen durum olmadi. "Bu bombalarda kulanilan maddeler, Ankara Nukleer arastirma merkezinde alindigi tespit edilir ve sözümona bu merkez daha sonra kapatilir" (Belma Akcura, derin devlet oldu devlet). Daha sonrada benzer bir kac olay oldu, ancak basarili olmadilar. Bizler Kürd yurdsever kesim, bu katliamin bizat devlet tarafinda örgütlendigini, planlandigini söylüyorduk. Bizat olaylarin muhatabi bölge insanlarida devletin yaptigini vurguluyordu. Zira bölge insani olayin canli taniklari, darbenin nereden geldigini, kimden geldigini birebir yasiyorlardi ve biliyorlardi. Olayi birebir yasamamis olanlara, katliamin devlet planli oldugunu izah etmek birazda zordu. Çünkü olay mezhep çatismasi, sagsol çatismasi olarak türk egemen basini tarafinda lanse edilmisti ve halende öyle ifade ediliyor. Olaylar nasil gelisti? gün begün katliyam nasil hazirlandi? "18 aralik olaylarinda önce Ankaradaki kanli kontra elemanlari, Ünal Agaoglu, Haluk kirci, Bünyamin Adanali, Mustafa Özmen, Hüseyin Yildiz, Mustafa Dülger, Remzi Çayir, Mustafa Demir, Ahmet Ercüment Gedikli, Mustafa Korkmaz ve Ismail Ufuk ile Mehmet Gürses isimli sahislar Marasa giderler. (Belma Akçur,a.g.e s.208) 19 Aralik 1978 sali günü saat 20 45 de Çiçek sinemasinda oynayan "günes ne zaman dogacak" filimi esnasinda tuvalette sesli bir bomba patlar. Sinemada çikan fasist barbar kitle saga sola saldirir. 20 Aralik 1978 de Alevi-Kürtlerin gittigi kahve bombalandi ve iki kisi yaralanir. 21 Aralik 1978 de Töp-Der üyesi iki ögretmen Mustafa Yüzbasioglu (benim okul arkadasim R.K.) ve Haci Çolak meslek okulunun çikisinda öldürülürler. 22 Aralik 1978 de ögretmenlerin cenazesi Ulu camide kaldirilmak istenir. Maras belediyesinin hopörlerinde "dinsiz koministlerin cenazesinin kutsal ulu camisinde kaldirilacagini ve allahini seven buna karsi çiksin" diye anons yapilir. Bu cihat çagrilari belediyenin ve camilerin hopörlerinde gün boyu anons edilir. Çevredeki sünni türk köyleri buna karsi kiskirtilir ve örgütlenir. Cenaze kortejinde bulunan 5000 kisilik kitleye sagdan soldan silahli, tasli sopali kalabalik kitleler halinde saldirilir. Insanlar cenazeleri meydanda birakir ve kaçarlar. Kisa sürede onbinleri bulan saldirgan kitle saga sola saldirir ortaligi yakip yikar. Daha önce isaretlenen Alevi-Kürtlerin Evlerine, isyerlerine saldirilir ve katliam baslar. 26 Aralik 1978 e kadar olaylar ve katliam sürer. Iki saatte Kibrisa giren ve dünyanin en güçlü ordusuna sahip oldugunu iddia eden devlet, bir hafta süren olaylara seyirci kalir veya saldirganlarla beraber Alevi-Kürtlere saldirir. Barbarca saldirinin ve vahsetin bilançosu Alevi-Kürtlere çok agir olur. Yapilan barbarligin ve katliamin dozaji o denli korkunçtuki burda ifade etmeye elim bile varmiyor. Bu katliamdan sonra kendini güvende his etmiyen Alevi-kürtler kenti ve bölgeyi terkederler. Güneydeki kentlere ve özeliklede yurt disina göç ederler. Bu göç özelliklede yurt disina olur ve devlet bunu tesvik eder. Alevi-Kürdlerin sömürgeci türk devletine artik güvenleri kalmamisti. Sömürgeci türk devleti bu olaylari bahane eder ve 13 ilde (çogunlukla kürdistan illeridir) sikiyönetim ilan eder ve 12 eylül darbesine giden yolun mihenk taslarinida böylece dösemis olur. Esas bu katliami yapanlar hiç bir zaman tutuklanip yargilanmadilar. Savunmasiz yasli insanlari, kadinlari, çocuklari katliam alanindan, DSI nin kamyonlari ile tasitirdigi için, Alevi-Kürd kökenli DSI müdürü Fevzi Onaç idamla yargilandi ve memurluktan ihrac edildi. Göstermelik bir kaç yüz kisi tutuklandi ve bir cogu sonra birakildilar. En son geriye kalanlarda 1990 da birakildilar ve "seçilip" türk parlamentosunda milletvekili oldular. Hatta bunlarda esas sorumlulardan biri olan Ökkes Kenger (sonra soyadini Sendiller yapti) "insan haklari" komisyonun parlemento sorumlusuydu. T.C. Parlamentosunu uluslararasi platformlarda "insan haklari temsilcisi olarak" temsil ediyordu. Insan celatlari "insan haklarindan" sorumlu oluyordu. Bu trajik komik durum, türk devletinin gerçek karakterini ifade eden bir göstergedir. Ancak son dönemlerde gazetci Can Dündar ve Ridvan Akarin Bülent Ecevitin arsivinde ortaya çikardiklari çok gizli ibareli Mit`in belgeleri, olayi devletin yaptigini kanitliyan resmi belgelerdir. Hatta bu belgelerde olaylari planliyan Mit elemanlarinin isimleride vardir. Ancak gazeteciler bilerek Mit elemanlarinin isimlerini yazmamislar. ( Milliyet,11 kasim 06) Burda bir çagrida bulunmak istiyorum. Maras katliaminda yakinlarini kaybedenlerin en kisa sürede bir araya gelip örgütlenmeleri gerekir ve resmi belgelerle kanitlanmis bu katliamdan dolayi, devleten tazminat davasi açmalari ve ölenlerin anisina devleti yeniden yargilamalari gerekir. Türkiyedeki iç hukukdan bir sonuç alinmasa sayet avrupa insan haklari mahkemesinde sümürgeci devlet yargilanmali. Yoksam ölenlerin ardindan agit yakilarak hesap sorulmaz. Bu katliamda ölenlerin hepsini bir daha saygi ile aniyorum. Burda özellikle ailesinde 7 kisi ile beraber hunharca öldürülen kirvem ve çocukluk arkadasim olan,henüz 20 yasindayken katledilen Mehmet Sunayi saygi ile aniyorum. Nur içinde yatsin Not:Bazi teknik nedenlerden dolayi bu yazi zamaninda yayinlanamadi. Gecikmelide olsa yazinlanmasindan yarar görüyorum ve okuyucudan özür diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder