3 Mayıs 2007 Perşembe

DINCILIK VE ASKER SOPASI AYNI KAYNAKLI

Demokratikleşememiş bir ülkede dinci gericilik, çoğunluk mezhebin diğer mezhepler ve azınlık dinler üzerindeki baskısı her zaman var oldu. Bu sadece gerici tarikatlerin varlığı ve saldırılarıyla sürdürülen bir baskı da değildi. Diyanet işleri üzerinden kurumlaştırılmış olarakta sürdürüldü. Laiklik-dinci gericilik karşıtlığı eksenindeki mücadelelerde egemen sınıfların çeşitli kesimlerinin güç ve iktidar mücadelelerinde bir taraf başta ordu olmak üzere devlet bürokrasisini harekete geçirerek, diğer taraf son süreçte cemaatleşen çeşitli tipteki tarikatlara dayalı olarak geniş bir toplumsal siyasal destek oluşturarak bir mücadele sürdürdüler ve bu temelde birbirlerine karşı üstünlük kurmaya giriştiler. Bunların herbirisi diğerinin besleyeni oldu.Askeri faşist darbeler dinci gericiliği beslediTürkiye'deki bütün askeri faşist darbelerde “irticai tehdit” darbelerin başlıca gerekçelerinden birisi olarak ileri sürüldü. 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat birbirini izleyen darbelerin herbirinin gerekçelerine, darbe içerikli muhtıralara, sayısız MGK bildirisine bakıldığında üç maddeden birisi budur.Bununla birlikte her askeri faşist darbe, dinci gericiliği besledi. Onu büyüttü. Her faşist darbe ve onu izleyen süreç, egemen sınıfların faşist ve gerici partileri arasında yeni bir uzlaşmayla sonuçlandı. Askeri faşist cuntaların 12 Mart'ta olduğu gibi Nurcu tarikatlerin mensuplarını toplamalarına karşın temelde bir değişimin olmaması neyin sonucudur?Birincisi, işbirlikçi burjuvaziyle daha sonra bir bölümü tarım kapitalistlerine dönüşen feodal toprak ağaları arasındaki ittifak, şu ya da bu partiye dağılım da gösterse aynı iktidar bloğu içerisinde yer almalarıdır. Aralarındaki mücadeleler de bunun içerisindeki mücadeleler olarak şekillenmiştir. İkincisi, bu egemen sınıf bloğunun emperyalizme olan bağımlılığıdır. Tarihsel olarak emperyalizm, ekonomi, siyaset, kültür her alanda gericiliği temsil etmektedir. Emperyalizme sıkı sıkıya bağlı Türkiye işbirlikçi egemen sınıfları da aynı gericiliğin bir parçası ve uzantısı durumundadırlar. Feodal ideoloji ve kültürün, feodalizme özgü dinsel motiflerin korunması ve sürdürülmesinde, tarikatların geniş bir alan bulabilmelerinin temelinde bu vardır.Fakat bu sadece genel düzeyde kalmayıp siyasal alanda emekçi sınıfların mücadelesini bastırmakta aktive edilerek kullanılmıştır. Sovyetler Birliği'nin aşağıdan “yeşil bir kuşak” oluşturularak çevrelenmesi emperyalist bir strateji olarak uygulanmış, dinci gericilik bunun için kullanılmıştır. Suudi-ABD ortaklığına dayanan Aramco'nun finanse ettiği Rabıta'nın dinsel faaliyetlerine 12 Eylül cuntasının başı Kenan Evren tarafından izin verilmesi de bir rastlantı, “farkına varmadan atılıveren bir imza” değildir ve bu ilişkiyi açıklar. Aynı dönemde bugün El Kaide'yi oluşturan Usame Bin Ladin Amerika tarafından Rusya'ya karşı silahlandırılmış ve desteklenmektedir. Dinci gerici güçler, komünistlere, devrimcilere ve halka karşı her dönem silahlandırıldılar ve saldırtıldılar. “Kanlı Pazar”ın örgütleyicileri onlardır.Çatışmanın gerçek nedeni ve yansımaları doğru ayrıştırılmalıKuşkusuz, rejim krizinin temel unsurlarından birisi olan “laiklik- şeriatçılık” ikilemli çatışma aynı zamanda siyasal rejimin biçimi, sosyal yaşam ve onu oluşturan değerler sistemi üzerine bir mücadeledir. Fakat bu tartışma ve bundan kaynaklı gerilim ve çatışmalar, ne gerçek bir demokrasi tartışması zemininde gerçekleşti, ne de demokratik bir biçim üzerinden ve demokrasinin yöntemleriyle gerçekleşti.Her çatışma, siyasal olarak taraflardan birinin politika alanında ve devlet kurumları içerisinde diğerine karşı görece üstünlük sağladığı iç dengelerdeki değişimler ve yeni bir uzlaşmayla sonuçlandı. Her seferinde halk kitleleri yanıltıldılar, piyon gibi kullanıldılar ve daha fazla ezildiler.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

İslami akımlar egemen kesimlerin ve devletin zorda kalınca sarıldığı akımlar olarak ortaya çıkmışlardır. Dini akımlar sadece devletçi değil, aynı zamanda Türk milliyetçisiydi. Sünni İslam’daki bu gelişmelere ve Alevi katliamlarına tepki olarak yurtiçinde ve yurtdışında bir çok Alevi derneği kuruldu. Başörtüsü, giyim kuşam, kurban kesme tartışmaları Avrupa ülkelerinin gündeminde yer alacak kadar dallanıp budaklanmış durumda. İşte laiklik konusundaki tutarsızlıkların ve 26 yıldır ülkemizi MGK sopasıyla yöneten laikliğin bekçisi(!) ordunun ülkemizi getirdiği yer.

Generaller ülkenin bu halinden gerçekten memnun değillerse, yapacakları iş kadınların başörtüsünü çekiştirip durmak, Meclis Başkanı’yla, Başbakan’la kayıkçı dövüşü yapmak değildir. AKP’ye yüzde 26 oyla Meclis’in yüzde 66’sını teslim edenler generallerden başkası değil. O zaman kaldırın yüzde 10 barajını. Böylece Meclis’i ve siyasi yaşamı sola, Kürtlere sımsıkı kapalı, sağa ve gericiliğin, milliyetçiliğin her türüne alabildiğine açık halden kurtarın.

Hala bütçeden 7 bakanlığın toplamından daha fazla pay alan, Sünni İslamcı Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kapatın. Sünni İslamı devlet karşısında Hıristiyanlık, Musevilik , Alevilik gibi din ve inançlarla aynı konuma getirin. Anayasa maddesi haline getirdiğiniz zorunlu din derslerini kaldırın. Bunun yerine dini bilimsel olarak anlatan dersler koyun. Bilimsel gelişmenin önündeki en büyük engellerden biri olan YÖK’ü kaldırın. Liseyi bitiren yoksul çocukların üniversiteye girebilmek için Fethullah’ın ya da başka dincilerin dersanelerine mecbur olmalarına son verin. Eğitimi özelleştirerek devlet okullarını sefalete itecek, bu kurumları eğitim yapamaz duruma düşürecek yerde, bunları, donanım ve nitelikli öğretmen bakımından imam hatiplerin bile gerisine itecek yerde tersini yapın. Diyanet’e aktardığnız, Diyanet Vakfı’na aktardığınız kaynakları laik, bilimsel eğitime yatırın, eğitimin özelleştirilmesinden vazgeçin.

Adsız dedi ki...

Sünni İslam’daki bu gelişmelere ve Alevi katliamlarına tepki olarak yurtiçinde ve yurtdışında bir çok Alevi derneği kuruldu. Başörtüsü, giyim kuşam, kurban kesme tartışmaları Avrupa ülkelerinin gündeminde yer alacak kadar dallanıp budaklanmış durumda. İşte laiklik konusundaki tutarsızlıkların ve 26 yıldır ülkemizi MGK sopasıyla yöneten laikliğin bekçisi(!) ordunun ülkemizi getirdiği yer.

Generaller ülkenin bu halinden gerçekten memnun değillerse, yapacakları iş kadınların başörtüsünü çekiştirip durmak, Meclis Başkanı’yla, Başbakan’la kayıkçı dövüşü yapmak değildir. AKP’ye yüzde 26 oyla Meclis’in yüzde 66’sını teslim edenler generallerden başkası değil. O zaman kaldırın yüzde 10 barajını. Böylece Meclis’i ve siyasi yaşamı sola, Kürtlere sımsıkı kapalı, sağa ve gericiliğin, milliyetçiliğin her türüne alabildiğine açık halden kurtarın.

Hala bütçeden 7 bakanlığın toplamından daha fazla pay alan, Sünni İslamcı Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kapatın. Sünni İslamı devlet karşısında Hıristiyanlık, Musevilik , Alevilik gibi din ve inançlarla aynı konuma getirin. Anayasa maddesi haline getirdiğiniz zorunlu din derslerini kaldırın. Bunun yerine dini bilimsel olarak anlatan dersler koyun. Bilimsel gelişmenin önündeki en büyük engellerden biri olan YÖK’ü kaldırın. Liseyi bitiren yoksul çocukların üniversiteye girebilmek için Fethullah’ın ya da başka dincilerin dersanelerine mecbur olmalarına son verin. Eğitimi özelleştirerek devlet okullarını sefalete itecek, bu kurumları eğitim yapamaz duruma düşürecek yerde, bunları, donanım ve nitelikli öğretmen bakımından imam hatiplerin bile gerisine itecek yerde tersini yapın. Diyanet’e aktardığnız, Diyanet Vakfı’na aktardığınız kaynakları laik, bilimsel eğitime yatırın, eğitimin özelleştirilmesinden vazgeçin.

binboga dedi ki...

ABF-AABK


Şu ana kadar CHP ve DSP arasındaki güç birliğinin CHP çatısı altında başlaması önemli bir adım olmasına rağmen yetersiz ve sol-sosyal demokrat partilerin tam olarak güç birliğini sağlamakta eksik kalmış bir projedir. Bu nedenle bu eksizliğin mutlaka birkaç gün içinde derhal giderilmesi gerekir. “Solda güç birliği”, son dönemlerde bir çok kitlesel etkinlikte açığa çıkan “solda güç birliği” talebi tam olarak karşılanmış değil, solu dışarıda kalmış bir güç birliği, halkın alanlardaki mesajı tam okumamıştır.



ABF ve AABK: SOL GÜÇBİRLİĞİ HALEN YETERSİZ DERHAL GİDERİLMELİDİR!


Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) olarak solda güç birliği yaratılması amacıyla aylardır sürdürdüğümüz çalışmaların, görüşmelerin ve şu ana kadar elde edilen sonuçlarını kamuoyu ile paylaşmayı zorunlu görüyoruz.


Sol ve sosyal demokrat partilerin yanı sıra, KESK , TMMOB ve ÇYDD Genel Başkanı Prof. Türkan Saylan, milletvekilleri, ayrıca bir çok STK ve DKÖ Başkanları ile yapılan bir dizi görüşmelerde, ABF ve AABK tarafından hazırlanan “LAİK, DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE İÇİN ÇÖZÜME ORTAK OLUN” başlıklı, sol ve sosyal demokrat partilerini güç birliğine davet eden kapsamlı bir dosya sunulmuştur. Bu çerçevede sürdürülen tartışmalar ve görüşmeleri solda güç birliğinin, düşünsel projeleri de içeren bir zeminde ele alınmıştır.


Solda güç birliği talebi ilk olarak ABF tarafından 29 Ekim 2006’da gerçekleştirilen “LAİK, DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE İÇİN GÜÇLERİMİZİ BİRLEŞTİRELİM” mitingi ile, 28 Nisan’da Mersin’de 35 bin kişinin katıldı ikinci mitingimizde de bu talep siyasilere iletilmiştir. Tandoğan ve Çağlayan mitingleri de halkın beklentisi olan bu mesajı vermiştir. Bu mesajı herkesin eksiksiz ve tam okuması gerekir.


Şu ana kadar CHP ve DSP arasındaki güç birliğinin CHP çatısı altında başlaması önemli bir adım olmasına rağmen yetersiz ve sol-sosyal demokrat partilerin tam olarak güç birliğini sağlamakta eksik kalmış bir projedir. Bu nedenle bu eksizliğin mutlaka birkaç gün içinde derhal giderilmesi gerekir.


ABF ve AABK olarak, STK’ları ve DKÖ’leri, sol ve sosyal demokrat partiler, siyasi oluşumlar ve inisiyatiflerin arzusu olan “solda güç birliği”, son dönemlerde bir çok kitlesel etkinlikte açığa çıkan “solda güç birliği” talebi tam olarak karşılanmış değil, solu dışarıda kalmış bir güç birliği, halkın alanlardaki mesajı tam okumamıştır.


CHP ve DSP’nin bir an önce, halkın özlemine ve beklentisine tercüman olacak girişimi başlatarak SHP, ÖDP, 10 Aralık Hareketi gibi tüm sol ve sosyal demokrat kesimleri derhal güç birliği görüşmelerine davet etmelidirler. Solun meclise değil, iktidara talip olması gerekir. Türkiye’de yükselen, gericiliği, ırkçılığa, siyasal İslamcı tehlikeye karşı, demokratik, laik, sosyal bir Türkiye için iktidar perspektifi hedeflenerek güç birliği hesaplanmalıdır.


20 MAYIS’TA, ALEVİ –BEKTAŞİ MECLİSİ TOPLANIYOR


ABF ve AABK 20 Mayıs’ta Ankara’da, 7 bölgeden ve tüm illerden Alevi-Bektaşi kanaat önderleri, inanç önderleri, Dernek Başkanları, Köy ve mahalle muhtarları, iş adamaları, aydınları, sanatçıları ve yöre derneklerimiz, binlerce temsilcisinin katılımı ile, “Alevi-Bektaşi Meclisi”nin en önemli gündemi olan “Nasıl bir Türkiye ve nasıl bir siyaset istiyoruz?” sorunun cevabını kamuoyu ile paylaşacaktır. 20 Mayıs’ta gerçekleşecek meclisimiz, sol güç birliğinin eksiklerinin tamamlanmış olduğu müjdesini bekliyor.



Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.


7 Mayis 2007



ALEVİ BEKTAŞİ FEDARASYONU, Selahatin Özel, Genel Başkan


AVRUPA ALEVİ BİRLİKLERİ KONFEDERASYONU, Turgut Öker, Genel Başkan