19 Mayıs 2007 Cumartesi

Kerkük Kürdistan’a katılırsa...

Medyada yeniden Kerkük üzerine kurt masalları, öcüler, tehditler arzı endam etmeye başladı.
“Irak bölünürse kaos çıkacak,” deniyor...
“Kerkük Kürdistan’a katılırsa çok kötü olacak!” deniyor...
Öncelikle, Irak bölününce neden kaos çıkarmış, bunun üstünde duralım. Bu dünyada hiç bölünen ülke olmadı mı? Örneğin Osmanlı devleti bundan 85 yıl önce parçalanıp içinden nice devletler çıkmadı mı? Daha kısa süre önce koca Sovyetler Birliği parçalanmadı mı? Çekoslovakya Çek ve Slovak devletlerine ayrılmadı mı? Yugoslavya darmaduman olmadı mı?..
Bütün bunlar olurken dünya mı yıkıldı? Üstelik bugün Irak için bu öcü hikayelerini dillerinden düşürmeyenler Sovyetler’in ve Yugoslavya’nın dağılmasına pek sevinip ellerinden geldiğince destek verdiler...
Elbet dünyamızda ve her bir ülkede, her önemli siyasal ve toplumsal dönüşüm kimini sevindirirken kimini de üzer, belli acılara yol açar; doğum sancıları gibi.. Ama bu doğumlar da bu acılar da çoğu zaman kaçınılmazdır.
Günü gelir Irak da bölünür, eğer bölünmesi için tarihsel koşullar olgunlaşmışsa.. Eğer birliği zoraki ise.. Eğer Kürtlerle Arapların, Şiilerle Sünnilerin bir arada gönüllü yaşaması için yeter neden yoksa.. Birlikte yaşamayı beceremeyen veya istemeyenler ayrışır, her biri çoğunluk oluşturduğu topraklar üzerinde kendi yönetimini kurar. Böylece ortaya pek âlâ üç yeni devlet çıkabilir...
Neden olmasın? Bu, baylarımızı neden bu kadar telaşlandırıyor?
Bir Kürt devleti de kurulacak, öyle mi?. Evet, iyi bildiniz, bir Kürt devleti de kurulabilir...
Ne olur bayım, bir de Kürt devleti kurulursa? Ekmeğiniz mi küçülür? Birileri işinizi, aşınızı mı elinizden alır? Bir oyuncağınızı mı kaybedirsiniz?..
Neden dünyada her türlü devlet olur da bir Kürt devleti olmasın? Siz, yağmur sözünden nem kapan “Ördek Hasan” gibi, Kürt sözünden deliye dönen bir divane misiniz?
Kerkük’ün Kürdistan’a katılması meselesine gelince...
Kerkük zaten tarihsel ve coğrafi olarak Kürdistan’ın bir parçası. Osmanlılar döneminde yapılan istatistikler, Kerkük ilinde nüfusun ezici çoğunluğunun Kürtlerden oluştuğunu gösteriyor. 1920’lerde ve daha sonraları yapılan istatistikler de öyle. Zaten bu yüzdendir ki Saddam, Kürtleri ve birkısım Türkmenleri sürerek, yerlerine kitle halinde Arapları taşıyıp yerleştirerek ve nüfusunun ezici çoğunluğu Kürt olan bazı ilçeleri ondan ayırarak Kerkük’ün demografik yapısını bozdu.
Şimdi sözde Türkmenler adına ortalığı velveleye veren, Kürtleri tehdit eden baylarımız, o zaman nedense bu zorbalık karşısında hiç seslerini çıkarmadılar..
Peki şimdi olan ne? Kürtler gerçekten Kerkük’ün demografisini mi değiştiriyorlar, yoksa durumu eski hale getirmeye, yani yapılan haksızlığı düzeltmeye mi çalışıyorlar? Böylece, Kerkük’ten zorla sürülmüş olan Kürt ve Türkmenlerin tekrar yerlerine dönebilmelerinin yolu açıldı. Saddam döneminde Kerkük’ten ayrılan ilçelerin yeniden Kerkük’le birleştirilmesi, başka bölgelerden getirilip oraya yerleştirilen Arapların ise, kendilerine tazminat ödenerek eski yerlerine dönmeleri söz konusu.
İşte olup biten bu. Üstelik bu işlem, yeni Irak yönetiminin vardığı uzlaşma sonucu olmakta, halkoyuna sunulup kabul edilen yeni anayasaya dayanmakta.
Yine, bu anayasanın 140. maddesine göre, yapılan haksızlığın düzeltilmesine ilişkin bu işlem tamamlandıktan sonra, 2007 yılı içinde önce Kerkük ilinde bir nüfus sayımı, ardından da referandum yapılarak Kerkük halkına Federe Kürdistan’a katılıp katılmama konusunda görüşü sorulacak. Eğer halkın çoğunluğu evet derse Kerkük Federe Kürdistan’a katılacak, hayır derse dışında kalacak.
Demek ki tüm bunlar yeni Irak Anayasası’na göre yapılmakta. Kürtlerin tek yanlı bir dayatması veya baskısı söz konusu değil. Sonucu ise halkın iradesi belirleyecek. Kerkük Kürdistan’a katılırsa işte böyle katılacak. Bundan daha demokratik bir süreç olabilir mi?
Peki, “Kerkük Kürdistan’a katılırsa çok kötü olaylar olur, bölge kan gölüne döner,” diyenler ne demek istiyorlar? Demokratik sürece, Irak Anayasası’na, referanduma neden ve ne hakla karşı çıkıyorlar? Bu düpedüz başka bir ülkenin içişlerine karışmak, zorbalık ve tehdit politikası değil mi?
Zaten Türk yönetiminin çoktan beridir ajanları ve piyonları eliyle bölgeyi karıştırdığı, terör eylemleri tezgahladığı artık bir sır değil.
Bunu gerçekten Kerkük ve civarındaki Türkmenler için mi yapıyorlar, yoksa Kürt düşmanlığından mı? Yayılma hevesi ve “fırsat düşmüşken” Irak’tan pay kapma, petrole ulaşma hayal ve çabaları yüzünden mi?..
Türk yönetimi ve medyası aylardır Türkmenlerle ilgili olarak halka utanmazca yalan söylüyor. Türkmenlerin Irak’ta toplam olarak ancak 300 000’e ulaşan nüfusunu abartarak 3 milyona çıkarıyor! Türkmenlerin hayatını tehlikede gösteriyor.. Bunu bizzat Türkmenlerin aklı başındaki gerçek sözcüleri yalanlıyorlar. Kürdistan yönetiminden memnun olduklarını, ilk kez bu dönemde haklarına kavuştuklarını söylüyor, Türk devletinin bu uyumu bozmasını, Irak’ın ve Kürdistan’ın içişlerine karışmasını istemiyorlar.
Türk yönetimi ve medyası aylardır Kerkük ve Güney Kürdistan’la ilgili olarak kazan kaynatıyor, iç ve dış kamuoyunu aldatmaya çabalıyor. Besbelli, sonunda aldattığı kendi kamuoyudur ve şovenizmin, ırkçılığın, Kürt, Ermeni ve Rum düşmanlığının böylesine azdırılması, en başta bu ülkenin kendisi için son derece tehlikelidir. Hrant Dink olayı bunun somut göstergesi oldu.
Öte yandan bu tehditler eğer Kürtlerin gözünü ürkütmek içinse, onyıllardır özgürlükleri için savaşan, bu yolda büyük bedeller ödeyen ve şu anda ülkelerinin güney parçasını özgürleştirmiş olan Kürt halkı buna papuç bırakmayacaktır. Yok eğer, Türk kamuoyunu kışkırtan bu kampanyalar, tehdit olmakla kalmayıp eyleme dönüşürse, bu eylem tam bir macera olacaktır. Ne uluslararası toplum ne de –en önemlisi- Kürt halkı buna sessiz kalacak.
Kerkük yolu güllerle döşeli olmayacak..
“Kerkük Kürdistan’a katılırsa çok kötü olaylar çıkar!” diyorlar.. Ne olacak? Araplar ve Türkmenler, kışkırtmalara uyup, biz halk oylamasını tanımıyoruz deyip silaha mı sarılacaklar? Böyle olacağını sanmıyoruz ve dilemiyoruz. Böyle bir tavır en başta kendilerine zarar verir.
Kürtler yeni Irak Anayasası’na saygılılar. Kendi bağımsız devletlerini kurmak istedikleri ve bu kendilerinin en doğal hakkı olduğu halde, koşulları, bölge ve dünya gerçeklerini göz önüne alarak birlikten yana tavır aldılar. Federal ve demokratik Irak’ı kurmak, istikrara kavuşturmak için iyi niyetle çaba gösteriyorlar. Şu anda Kerkük konusunda yaptıkları da bu uzlaşmaya tümüyle uygun. Kerkük’te, oradaki tüm etnik grupların haklarını gözeten, tümünü temsil eden demokratik bir yönetim var.
Biz, Türk yönetiminin, tüm bu tehditlere rağmen, Güney Kürdistan’ı işgale kalkacak, böylesi bir çılgınlığa girişecek kadar gözlerinin karardığını sanmıyoruz. Türkiye dahil, tüm bölgeyi ateşe atacak olan işte böylesi dış müdahalelerdir. Umarız ki Türkiye’de sağduyu sonunda egemen olur ve o böyle bir maceraya girişmez.

Kemal Burkay

Hiç yorum yok: