8 Ağustos 2007 Çarşamba

KİMLİK, KÜLTÜR VE KÜLTÜREL ÖZGÜRLÜK



Katliamcı, asimlasyoncu, ve inkarcı (Türkçü ve Kürtçü) politikalara karşı Dersim’in çok ağır bir tahribata uğramış etnik-kültürel kimliğini korumak üzere çaba sarfeden insanlarımıza destek vermek her Dersimlinin en başta gelen görevi olmalıdır. Dersimlilerin bu ölüm-kalım savaşını kazanabilmeleri için bir manifestonun ilan edilmesinin gereğine inanıyorum.
Manifesto prensiplerimizi, hedeflerimizi ve o hedeflere ulaşmak için hangi araçları kullanmamız gerektiğini açıklar. Dersimlilerin Diriliş Manifestosu’nda neler olmalı? Bu soruya rasyonel bir tartışma aracılığıyla genel kabul gören bir cevap verebiliriz. Benim bu konudaki önerilerim şunlardır:

1) Manifestonun amacı Dersimlilerin politik düşüncelerine bir homojenlik kazandırmak veya bir nevi etnik-kültürel bir ideoloji oluşturmak değildir. Dersimliler politik homojenlik yanlısı değildirler. Politik pluralizm politik tek seslilikten daha iyidir. Örneğin Dersimlilerin bir kısmının pazar ekonomisinden, bir kısmının sosyal demokrasiden bir kısmının da sosyalizmdan yana olması gayet doğaldır. Keza ideolojiler rasyonel tartışmaya açık olmayan kapalı sistemlerdir. İdeolojiler hemen her soruya verilmiş hazır ve yekpare cevapları içerirler. Bunun dogmatizm ve otoritarizmle sonuçlanması kaçınılmazdır. Dersimlilerin ne politik tek sesliliğe ne de ideolojilere ihtiyacı vardır.

2) Dersimliler etnik-kültürel, sosyal, ekonomik ve politik sorunlarının çözümünde çağdaş sosyal bilimlerden azami derecede yararlanmalıdırlar. Bilim, rasyonel tartışmaya, akla, mantığa, deneye ve kanıta dayanır. Bilimsel sınavdan başarıyla çıkmış hazır bir teori yoktur. Özellikle Marksizmin bilimsel bir teori olmadığının vurgulanmasında özel bir yarar vardır. Çünkü Marksizmin bilimsellik iddiası hâlâ Dersimli gençlik arasında şu veya bu ölçüde etkili olabilmektedir.

3) Dersimlilerin politik tercihlerini her zaman radikal projelerden veya devrimden yana yapmaları şart değildir. Büyük çaplı radikal projeler yararsız, ütopik ve tehlikelidirler. Dersimliler küçük ama somut yahut gerçekleştirilebilir olan projelerden yana olmalıdırlar. Dersimlilerin “ulusal” veya “proleter devrim” gibi radikal ve tehlikeli projeleri gerçekleştirme gücü ve niyeti yoktur. Dersimlilerin omuzuna hâlâ bu tip projeleri yüklemek isteyen insanları aklın ve mantığın yoluna çağırmak gerekir. Bu gibi bir çağrıyı dikkatte almamaları durumunda bu insanları bu yönüyle hiç mi hiç ciddiye almamak gerekir. Dahası, bu insanlara sağduyusunu yitirmiş, realiteyle bağını koparmış, idrak mekanizması dumura uğramış, cahil olduğu halde büyük sırlara vakıfmış gibi çalım satan zeka-özürlüsü muamalesi yapmak gerekir.

4) Dersimliler Kızılbaştırlar. Çoğunluğu Kirmancki/Zazaki konuşur. Dersim’de Kırdaşki de konuşulur. Dersimlilerin Sünni Zazalarla dil birliği vardır. Dersimliler Kırmancki ve Kırdaşki konuşan kesimleri arasında her hangi bir ayrım yapmazlar. Dersimliler “biz” yahut Kırmanciye derken Kırmancki ve Kırdaşki konuşan Kızılbaşları kastederler. Dersimlilerin ayrıca Alevi Türkmenlerle de tarihsel-kültürel bir bağı vardır. Dersimlilerin kültürel kimliği çok yönlüdür. Dersimliler kültürel özgürlüklerini hiç bir zaman başka gruplara veya halklara yeni bir kimlik dayatma şeklinde ifade etmemişlerdir. Sünni Zazaların yine sünni Zaza, Kürtlerin yine Kürt ve Türklerin yine Türk kalmasında hiç bir sorun yoktur. Kimse bizim tarifimize göre pozisyonunu yeniden gözden geçirmek veya yeni özellikler kazanmak zorunda değildir. Bizim kimlik tarifimizin hasımhane bir yanı yoktur. Dersimliler herkesi olduğu gibi kabul ederler. Dersimliler aynı biçimde kendilerine dışardan veya içerden yeni kimlik önerenleri şiddetle reddetmelidirler. Dersimliler bu çerçevede yapılan tartışmaların büyük çogunluğunu, inkarcı-ırkçı (Türkçü veya Kürtçü) ve terbiyesiz bulurlar. Dersimliler her normal halk gibi atalarının kültürel kimliklerini çocuklarının kültürel kimliği olmasını isterler. Kırmancki ve kızılbaşlık en temel iki unsurdur. Dersimlilerin kimliğini en iyi aşağıda adı geçen (katledilen 60 bin insanimizi temsilen) tarihi şahsiyetlerin kimlikleri sembolize etmektedir:

...UŞÊNÊ YIVRAİMİ, RAYVER UŞÊ, ALİYÊ MİRZALİYÊ SILEMANİ, CIVRAİL AĞA, LAZÊ CIVRAİL AĞAY HESEN AĞA, LAZÊ QEMER AĞAY FINDIQ AĞA, WUŞÊNÊ SEYDİ, HESENÊ YİVRAİMÊ QIJİ, SEY RIZA, YIVİSÊ SEY KHALİ, MIRZÊ SILÊ HEMİ, CIVÊ KHÊJİ, HESÊ GÊWE, SILO PHIT, ALİYO QIZ, HESÊ KHALÊ GONCİ, QEMER AĞAÊ MUREXANU, ÇÊ XIDIRÊ PHEDIJİ, ALI SÊR EFENDİ, HERMETA ALİ SÊR EFENDİ ZERİFE XANIME, BESA ŞİAE, SENGAL XANIME, MELEK XANIME, LAZÊ SEY RIZAY. SAAN AĞA, QOPO AĞA, MUZUR AĞA, ALİYÊ GAXİ, ALİ EFENDİYÊ QILAÇİ, XIDÊ ALÊ İSME, XELİL BEG, SOÊ WUSEN BEG, WELİYÊ WUŞÊNÊ YIMAMİ, ÇÊ RAYVERÊ QIJİ, SEY QAJİ, ALAWERDİ, SILO QIZ, SEY WUŞÊ...

5) Hümanizm, demokrasi ve insan hakları Dersim kültürünün temel yapı taşlarıdırlar. Dersimliler her türlü ırkçılığı, dinsel fanatizmi, şovenizmi ve kabileciliği reddederler. Dersimliler kültürleri, dilleri ve dinleri ne olursa olsun bütün insanlar arasında rasyonel bir iletişimin ve tartışmanın mümkün olduğuna inanırlar. Herkes aklıyla düşünür. Kimse diniyle veya kanıyla düşünmez. Bir iddianın realiteyi yansıtıp yansıtmadığı evrensel olarak, yani bütün insanlar için objektif ve geçerli sayılabilecek bir tarzda çözüme kavuşturulabilir. Kültürler veya dinler savaşı kaçınılmaz değildir.

6) Dersimlilerin hümanizmi rasyonel bir hümanizmdir. Duyguya değil akla dayanır. Baskı altında ve acı çeken bütün insanların duygularını her zaman paylaşamayız. Bu bizim için çok yıpratıcı olur. Her acıyı bu kadar yakından hissedersek akli yeteneklerimizi kullanamayız ve dolayısıyla kimseye yardım edemeyiz. Ama herkesle, özellikle komşularımızla ilgiliyiz. Örneğin Türklerin son derece anti-demokratik, şovenist, mafyacı ve militarist olan politik kültürüyle yakından ilgilenmek zorundayız. Türkler cinayete, katliama, işkenceye, tecavüze, yakıp yıkmaya ve sürgüne dayanan devlet anlayışlarını değiştirseler bu çok iyi olur. Keza Kürtlerin kültürleri içinde bir dizi insanlıkdışı unsuru taşıyor. Örneğin Kürtler tecavüze uğramış 11-12 yaşlarındaki kızlarını namus temizleme adına öldürmeseler iyi olur. Keza Kürtler Kürt canilerle Türk caniler arasında herhangi bir ayrım yapmadan tüm işkence ve cinayetleri mahkum etseler bu çok iyi olur. Mağduru kendi başına maruz kaldığı zulüm hümanizm öncüsü yapmaz. Her kosul altında demokratik bir vicdan sahibi olmak ve zalime zalimleşmeden cevap vermek gerekir.

7) Kürtler ve Türkler İslamın daha az saldırgan bir yorumunu yapsalar bundan memnun kalırız. Anadolu’da İslam ve Türklük (Osmanlılık) adına ortaklaşa işlenen insanlıkdışı suçların bir muhasebesini yapmanın zamanı gelmiştir. Bugünkü Kürdistan’ın büyük kısmı daha 1915’e kadar Ermenistan’dı. Ermeni katliamında birinci dereceden sorumlu Türkler, ikinci dereceden sorumlu Kürtlerdir. Kürtlerin Ermeni konaklarına yerleştirilmesi yalnızca Türklerin alicenaplığını değil, fakat aynı zamanda Kürtlerin ortaya koydukları “yararlı olma” durumunu gösterir. Katledilen Ermeni kadınlarının ve çoçuklarının fotoğraflarına bakınca bunu görüyoruz. Onun içindir ki dili olsaydı bu kadınlarının ve çoçukların “sen kesinlikle dogruyu söylüyorsun” derlerdi.

8) Türklerin ve Kürtlerin sorunları bizi yakından ilgilendirir, ama biz Türk veya Kürt rolünü üstlenmemeliyiz. Türkçülük veya Kürtçülük bizim işimiz değildir. Türkçü ve Kürtçü politik partilerde ve örgütlerde bizim yerimiz yoktur ve olmamalıdır da. Türkçü ve Kürtçü parti ve kuruluşlar bizim nasıl bir kimliğe sahip olmamıza karar veremezler. Türkçüler ve Kürtçüler bize karşı artık saygılı olmak zorundadırlar. Biz işgalci askerlerle yerli kızların birleşmesinden türemiş ne idüğü belirsiz ve bize dayı ve amca olmak isteyenler tarafından çekiştirilen bir grup değiliz. Bizim bir tarihimiz, kültürümüz, şahsiyetimiz ve ülkemiz var.

9) Batı Avrupa medeniyeti ile bizim kültürel kimliğimiz arasında çok sayıda büyük parallelikler vardır. AB bize yardım edebilecek bir kuruluştur. Avrupa halkları kültürel olarak bize çok yakındırlar. Kapitalizmin adaletsizliklerine yönelik eleştirilerimiz Avrupa devletlerinin bizim için bir hayli önemli oldukları gerçeğini karartmamalı. Bu gibi “tavizsiz” bir anti-kapitalizm yanlısı olmak akılsızca bir harekettir ve bu tutum sonuçta yalnızca bizi imha etmek isteyenlerin işine yarayabilir. Derdimizi ifade edebileceğimiz her Avrupa kuruluşunun kapısını çalmakta terreddüt etmemeliyiz. Bizim mücadele metodlarımız Avrupa hukuk sistemi içinde meşru görülenleri aşmamalıdır.

10) Türk devletiyle veya diğerleriyle sorunlarımızı Avrupa nezdinde tartışmamızın çok büyük bir önemi vardır. Bu uzun vadede muhataplarımızı rasyonel bir tartışmanın kurallarına uygun davranmaya zorlar. Her şeyin prüzsüz bir biçimde çözüme kavuşturulabileceği beklenemez, ancak Avrupalıların doğrudan tartışmaya girmesi muhataplarımızın keyfi olmalarını ciddi bir biçimde engeller. Örneğin Türk devleti, Türk üniversiteleri, Türk politik partileri, Türk medyası, yani kısacası hemen herkes Ermeni katliamını inkar ediyor. Pek çok Avrupa devleti söz konusu inkarcılığı insanlıkdışı ve kriminal bir tutum olarak tanımlıyor. Türkler bu tutumlarıyla bu ülkelerde tutuklanırlar. Tıpkı Holocaust’u inkar eden Nazizm yanlıları gibi. Böylece Türklerin azınlıklara reva gördükleri ve son derece normal saydıkları politikaların aslında hiç de normal olmadığını öğrenmelerinin imkanı doğuyor. Oysa düne kadar Türklerin yaptığı katliamları dile getirenler desteksiz, caresiz ve yalnızdılar. Türkler bu insanları ya öldürüyorlardı ya da işkencelerden geçirerek hapis cezasına mahkum ediyorlardı.

11) Türklerin tartışmalarda ordu, polis veya MİT’i kullanması gittikçe artan bir bir biçimde zorlaşıyor. Türkler Avrupa kamuoyunu, Avrupalı hukukçuları, politikacıları, gazetecileri, tarihcileri ve bilim adamlarını terörle korkutamazlar. Türkler karşı tarafı ikna etmek için yalnızca argüman öne sürebilirler. Keza Avrupa’da ne M. Kemal, ne de Türk ulusu yüce varlıklar olarak kabul edilmektedir. Türklerin kendi kendilerine atfettikleri yücelik sıfatı herhalükarda bir argüman değildir ve bu nedenle rasyonel bir tartışmada kullanılamaz. Herkes Türklerin kölesi değildir. Efendinin köleleriyle tartışma sürecinde yaptığı keyfilikleri tekrarlaması onun yalnızca irrasyonelligini ve tartışma ahlakına uygun davranmadığı gösterir. Türkler medenileşebilirler ama barbarlıkların savunulması suretiyle bu işin başarılması imkansızdır.

12) Dersimlilerin maruz kaldıkları zülmün ve katliamların dosyasını hazırlamanın ve barbarı medeniyete şikayet etmenin zamanı gelmiştir.
Mehmet YILDIZ
Dersim Forum

Hiç yorum yok: