23 Temmuz 2007 Pazartesi

TÜRK FAŞİZMİ, FİKTİF MÜCADELE VE FİGURATİF KONUŞMALAR




MEHMET YILDIZ

DERSIM FORUM


Gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesi üzerine yine Türk faşizmine karşı gerçek olmaktan ziyade etkisiz, verbal, sembolik ve politik aptallıkların ve hayallerin sürdürülmesine dayanan bir “mücadele” verildi। Önümüzdeki salı günü yapılacak olan cenaze töreninden sonra bu sembolik “anti-faşist mücadele” son bulacaktır ve yine her şey eskisi gibi kalacaktır.



Türk devleti ırkçı, faşist ve soykırımcı bir örgüttür। Devletin tepesinde generaller oturuyor. Devletin ideolojisi Hrant Dink’in korkutularak susturulmasını veya öldürülmesini biricik tutum olarak kabul ediyor. Türk devleti bakımından azınlıklar sorununun tek bir çözümü vardır: “Türkleşmeyi kabul etmeyenler imha edilirler”. Türk devleti 19. yüzyılın sonundan itibaren bu politikayı kesintisiz bir biçimde uyguluyor. Türk halkı bu devleti ve politikayı destekliyor. Türk devleti ile halkı arasında bu konuda büyük bir uyum vardır. Soykırımcılık ve faşizm devletin ve toplumun ideolojisi yahut kültürü haline geldi ve bunu hiçbir kuvvet değiştiremedi. Türk devletinin ve milletinin azınlıklara söylediği şudur: “Susun yoksa hepinizi imha ederiz. Biz bundan başka bir çözüm tanımıyoruz.” Bu tutum devletin, partilerin, basının ve seçmenlerin değişmeyen çözüm modelidir.

Hrant Dink öldürülünce sanki demokratik normal bir toplumda ırkçı-faşist bir cinayet işlendi gibi tepki gösteriliyor। Tepkilerin böyle olması Türk devletinin ve halkının gerçeğini gizliyor. Türk devleti ve toplumundaki internalize edilmiş sistematik ırkçılığı ve faşizmi göremeyenler Türkler ve devleti hakkında aptalca hayallerin canlı tutulmasına hizmet ediyorlar. Gerçek bir anti-faşist kitle hareketi yoktur. Bugünkü Hürriyet gazetesinin ileri sürdüğü gibi “Türkiye ayakta” değildir. “Türkiye’nin ayakta olduğu” bir yalandır! Soykırımcı devlet ve halk masum rolü oynayarak faşizmi ve soykırımcılığı Samsunlu katil ile açıklıyor. Asırlardır oynanan oyun devam ediyor. Türkler insanları aptal yerine koyuyorlar. Türk solcuları aptal rolü oynamaya devam ediyorlar.

Gerçek bir anti-faşist mücadele kalabalıkların işidir। Kalabalıklar çeşitli yöntem ve araçlarla devleti değişmeye zorlarlar. Fiktif bir anti-faşist mücadele ise semboliktir. Bu durumda küçük bir azınlık kalabalıklar rolünü oynar. Sembolik hareketler devlet üzerinde baskı oluşturamazlar. Devlet bu haraketleri ciddiye almaz. Halk işin içinde değildir. Aksine sembolik hareketlerin karşısındadır. Her zamanki gibi ırkçı faşist politikanın arkasındadır.

Fiktif anti-faşist mücadele ve anti-faşist figürarif konuşmalar faşist devlet ve toplum için zararsız oldukları gibi aslında çok yararlıdırlar। Toplumun normal olduğunu propaganda etmeye yarayan her şey iyidir. Nitekim General Büyükanıt başta olmak üzere bütün faşist elebaşlar kendilerini cinayeti doğuran ve yine doğuracak olan sistematik Türk ırkçılığıyla özdeşleştirmek yerine, “telin” cephesinde yer almayı tercih ettiler.

Protestocular Türk toplumunun % 90 oranında ırkçı olduğu ve bu tür cinayetleri onayladığı ve daha da onaylayacağı gerçeğini olduğu gibi dile getirmeden ilericilik rolü oynamaya devam ettikleri sürece objektif olarak generallerin ve Kızıl elmacıların yedeğine düşerler। Çünkü cani bir toplumu masum gösteriyorlar. 70 milyonluk bir toplumda sayıları 10-20 bin civarında olduğu halde “Türk halkı ayağa kalktı” gibi bir imaj yaratmak istiyorlar. Devletin, politikanın ve halkın hiç değişmeyeceğini bildikleri halde ritualistik bir anti-faşizmde ısrar ediyorlar.

Fiktif mücadele ve figüratif konuşmalar faşist Türk devletine ve toplumuna hizmet ediyor. Örneğin Hürriyet gazetesinin “Türkiye ayakta!” başlıklı haberini ele alalım. Bunu literal bir başlık saymamız olanaksızdır. Yani “Türkiye” bir insan olmadığına göre, bu başlık figüratif bir anlam taşıyor. Söylenmek istenen Türk toplumunun çok yaygın bir biçimde gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesini protesto ettiğidir. Peki bu doğru mu? Hayır, çünkü gösteri yapılan iller ve bu gösterilere katılan insan sayısını göz önünde bulundurduğumuzda bunu söyleyemeyiz. Gösteri yapılan iller ve gösterilere katılan toplam insan sayısı şöyledir:
Tunceli: 500 kişiAdana: 350 kişiArtvin: 80 kişiEskişehir: 200 kişiKars: 300 kişiMalatya: 250 kişiMersin: sayı belirtilmemişArdahan: sayı belirtilmemiş (21-1-2007 tarihli Hürriyet gazetesi)
Gösterileri destekleyen kuruluşlar şunlardır: CHP, ÖDP, EMEP, Atatürkçü Düşünce Derneği, Gazeteciler Cemiyeti, Halkevleri ve KESK।

Bu denli küçük bir azınlık tarafından yapılan protesto gösterilerinin haberini 21 ocak 2007 tarihli Hürriyet gazetesi neden “Türkiye ayaktaydı” başlığı altında verdi? Türk faşizminin ve ırkçılığının en önemli yayın organı olan Hürriyet gazetesinin bu tutumu üzerinde düşünmek gerekmiyor mu

Faşist ve ırkçı bir toplumda bir avuç insanın demokrasiyi, insan haklarını ve hümanizmi savunması anlamsız değildir। Ancak bu insanlar kendilerini toplumun önemli bir kesimi sayarlarsa bu yalnızca yönetenlere ve egemen ideolojiye hizmet eder. Türk ilericileri aptal rolünü oynuyorlar. Her türlü ırkçı cinayeti onaylayan Türk halkı hakkında insanları yanıltmaya çalışıyorlar. Bir şeyin gerçeği ile hayali arasındaki farkı yok sayıyorlar. Türk devleti ve halkı hakkında hayal besliyorlar. Onun için çok sık biçimde çok aptalca bir tarzda Türk faşizmine kurban düşüyorlar.

Türk faşizmi mutlak bir sessizliğe mahkum edilmiş bir toplum yerine çok küçük bir azınlığın abartılı sembolik muhalefet yaptığı bir toplumu tercih eder। Küçük azınlığın sembolik muhalefeti ve figüratif konuşmaları gerçek anti-faşist mücadeleden ve literal konuşmalardan çok iyidir। Örneğin Irak’ta bir grup Türk askerinin başına çuval geçirilmesi TSK’ya çok büyük zarar verdi. Türk askerinin yiğitliği, onuru, gururu vb. uzun bir süre tartışma konusu oldu. Türk subaylarının imajı ciddi bir zarar gördü. TSK bu gibi bir bahtsızlığı yaşayacağına küçük bir sol grubun yayınlarında sürekli biçimde “yoldaşlar, general üniformalı Türk farelerini saklandıkları deliklerden bulup çıkaracağız ve onları devrimci kobraların önüne atacağız!” deyip durmalarını tercih ederlerdi. Bu tip figüratif konuşmalar gerçek hareketler kadar zararlı olamazlar.

Özetle toplumun ezici çoğunluğu tarafından desteklenen Türk faşizmi insanları yutup dururken ilericiler “faşizm döktüğü kanda boğulacaktır” sloganını literal bir slogan yaptılar. Masumların ve anti-faşistlerin Türkler arasında çoğunluğu oluşturduğu şeklindeki inanç bir illüzyondur. Türk’ün kültürü faşist ve ırkçıdır. “Olmaz böyle şey! Faşizm ve ırkçılıktan kültür olmaz” diyorsanız o zaman aptalca konuşmalar yapmak yerine, Nef'i'nin şu dizesini tekrarlamanız daha doğru olur: “Türke hak çeşme-i irfanı haram etmiştir” ( aktaran Çetin Altan).
Mehmet Yıldız

Hiç yorum yok: